29 Ocak 2011 Cumartesi

Tunus; ekmek, kurşun ve şiir

Ötesini Söylemeyeceğim
Kırmızı kiremitler üzerine yağmur yağıyor
Evimizin tahtadan olduğunu biliyorsunuz
Yağmur yağıyor ve bazı tahtalar vardır
Suyun içinde gürül gürül yanan
Dudağımı büküyorum ve topladığım çalıları
Bekçi Halilin kız kardeşinin oğluna ait
Daha doğrusu halasından kendisine kalacak olan
Arsasındaki yıkık duvarın iç tarafına saklıyorum
Hiç kimsenin bilmesine imkan yok
İmkan ve ihtimal bile yok sizin bilmenize Bay Yabancı
Ve yağmur yağıyor ben bir şeyler olacağını biliyorum
Ellerime bakıyorum ve ellerimin benden bilgili
Bir hayli bilgili olduğunu biliyorum
Bilgili fakat parmaklarım ince ve uzun değil
Sizin bayanınızınki gibi ince ve uzun değil
Annemi babamı karıştırmayın işin içine
İnanmazsınız ama onların şuncacık
Şuncacık evet şuncacık bir alakaları bile yok
Sizin def olup gitmenizi istiyorum işte o kadar
Ali de istiyor ama söylemekten çekiniyor
Halbuki siz insanı öldürmezsiniz değil mi?
Gidiniz ve öteki yabancıları da beraber götürünüz
Tuhaf ve acaip şapkalarınızı da beraber götürünüz emi
Boynunuzdaki o uzun ve süslü şeritleri de
Kirli çamaşırları tahta döşemelerin
Üzerinde bırakmamanızı yalvararak istiyeceğim
Yalvararak istiyeceğim diyorum Medeni Adam
Siz bilmezsiniz size anlatmak da istemem
Kardeşim Ali gömleğinizi mutlaka giyecektir
Halbuki ben Bay Fransız sizin gömleğinizi
Hatta Matmazel Nikolun o kırmızı ipekli gömleğini
Hani etekleri şöyle kıvrım kıvrımdır ya
Bile giymek istemem istemiyeceğim
Evimizin tahtadan olduğunu biliyorsunuz
Kibrit gibi iç içe sıkışmış tahtadan
Hem şu bildiğiniz usule de lüzum yok
Tepesi demir askerleriniz babamı alıp götürmeseler
O zaman siz görürsünüz Bay Yabancı
Ağaçların tepesine çıkabileceğimizi
Ben ve kardeşim Alinin anlayabileceğinizi umarım
Siz uyuduktan sonra odanıza girebileceğimizi
-Ben bunu ispat edeceğim-
Hani sizin şu yüzü kurabiye bir bayanınız var ya
Beyaz ve yumuşak
Hani tepesinde ikisi kısa biri uzun üç tüy var
Onu siz başka yerlerden getiriyordunuz
Sayın Bayanınızın gözleri çakmak çakmak yanıyordu
Siz ötekini Bay Yabancı gizli gizli öpüyordunuz
Elinizle onu belinden tutuyordunuz sonra öpüyordunuz
Siz bizi görmüyordunuz
Biz ağacın tepesinden seyrediyorduk
Siz onu çok öpüyordunuz
Ötesini söylemiyeceğim Bay Yabancı
Ben siz belki bilmezsiniz on yaşındayım
Annem böyle konuşmak ayıptır dedi
Annem o kadına şeytan diyor
Bizim kediler de ona tuhaf tuhaf bakıyorlar
Siz şeytanı çok seviyorsunuz galiba Bay Yabancı
Siz şeytanı niçin bu kadar çok öpüyorsunuz
Kabul ediyorum sizinki bizimkinden daha güzel
Ama bizimki sizinkinden daha efendi daha utangaç
Onu hiç görmedim o bize hiç gelmiyor
Hele yağmur onu hiç deliğinden çıkarmıyor sanıyorum
Ben yağmuru çok seviyorum Bay Yabancı
Sizin ıslak saçlarınızı hiç sevmiyorum
Tunusluların saçlarına benzemiyor sizin saçlarınız
Bizim saçlarımıza benzemiyor sizin saçlarınız
Ben karayım beni de amcamın oğlu seviyor
Sizin o kadını sevmiyor Süleyman
Süleyman benden başka kimseyi sevmiyor
Ben de onu seviyorum
Onu ve bizim evi seviyorum
Bizim evin her tarafı tahtadandır
Ayrıca matmazelin üzerine
Bir akrep atabileceğimi de düşünün
Tam karnının beyaz yerinden tutarsanız bir şey yapmaz
Ama onu Matmazel bilmez ki o tam kuyruğundan tutar
Sizin Matmazel bir ölse siz onu bir daha göremezsiniz
Halbuki bizim ölülerimizi teyzem görüyor
Onlarla konuşuyor onlara ekmek veriyor
Onlar ekmek yiyor anladın mı Bay Yabancı
Matmazel bir ölse ona kimse ekmek vermez
Onun için gidip şapkalarınızı da beraber götürün
Melekler bir demir parçasının üzerine oturmuşlar
Her biri bir damla atıyor aşağıya
İşte yağmur bunun için yağıyor
Ben bunun için yağmuru seviyorum
Yağmur bizim için yağıyor
Çalılar için Süleymanın tabancası için
Kalkıp gidin kırmızı kiremitler üzerine
Bizim tahta evin üzerine yağmur yağıyor

(Sezai Karakoç, Şiirler III körfez/şahdamar/sesler, 6. baskı, İst.1996)
Sezai Karakoç'un, 1955'te Tunus'un bağımsızlığı için yazdığı şiir...

20 Ocak 2011 Perşembe

Kur'an'nın Mushaflaşması- Kuran Tarihi I

Peygamber Dönemi: (Rasul’un Sağlığında Cem’)
Mekke Dönemi:

Peygamber vahyin muhafazası için azami dikkati gösterirdi. Cebrail’i takibde acele davranırdı . 65/el-el-Kıyame 16-17 ayetleri bunu anlatır. Onu göğsünde toplayıp dilinde okutmak Allah’a aiddi. Rasûlu-Ekrem, gelen vahyleri önce kendisi namazlarda okuyarak ezberini kuvvetlendirdi. Sonra yavaş yavaş okuyarak ezberi kuvvetli Ümmi olan Arap mü’minlerin  ezberlemesini sağladı. Kur'an'ı ezberleyen sahabiler Rasulullah'a okuyarak doğru olup olmadığını kontrol ederlerdi.

Peygamber Kalbine indirilen Kur'an’ı insanlara yalnız okumakla kalmadı, yazdırdı da. 52/et-Tur suresinin ilk ayetleri bunun tanığıdır. Kur'an'da " Sana okutacağız ve sen Allah'ın diledikleri dışında unutmayacaksın"buyrulmuştur.
Hz.Peygamber'in Kur'an'ın doğruluk ve tamamiyetin, muhafaza için yazıyla tespitten ayrı iki ilave tedbir daha aldığını görüyoruz:

1-İnen ayetleri hemen kendisi ezberliyor ve sürekli olarak namazlarda, ikametinde, yolculuğunda, sıkıntıda, ferahta onu okuyordu. Günlük namazların kılınması esnasında Kur'an ayetlerinin yüksek sesle okun­masını emretti.  Bundan doğan diğer bir sonuçta de Kur'an'ın bir nevi din adamı sıfatını taşıyan kimselerin te­kelinde tutulmamış olmasıdır.

2- Kur'an öğrenenlerin bunu yetişmiş öğretmen, bir muallim nezaretinde yapmalarını emretmiştir. İlk Muallim Peygamber'in kendisi ve sonra, Kur'an'da iyi yetişmiş olmaları dolayısıyla O’nun tarafından yetkili kılınmış sair muallimlerdi."

Rivayetler Peygamber'in gelen vahyi yazdırma konusunda acele davrandığını aktarırlar.

19 Ocak 2011 Çarşamba

Hz. Ali’nin Şehadeti

Tahmini olarak miladi 599 yıllarında Mekke şehrinde doğan Hz. Ali’nin babası Ebu Talib annesi Fatımadır. Hem anne hem de baba tarafından Kureyş’in Beni Haşim kolundandır. Künyesi Ebu’l-Hasan, lakabı Haydar ve unvanıda Emir’ul-Müminindir. Kendisine Rasulullah (s.a.v) tarafında Ebu Turab (toprak babası) lakabı da verilmiştir.
Kensisi Peygamber dostudur ve aynı zamanda Ehl-i Beytendir. Peygamberimiz(s.a.v)’in kızı Fatıma ile evlenmiştir.
Sıffin savaşı sonrası, gerek Nehravan savaşı(Hariciler ve Hz. Ali ordusu arasında gerçekleşmiştir)  gerekse ondan sonra Müslümanlar arasında ortaya çıkan fitne fesattan ötürü ortalık durulmadı. Bunun sonucu olarak da İslam birliği sağlanamadı.
İslam devleti hudutları içinde yaşayan halk, Hz. Ali’ye taraftar olanlar-ehl-i şia-; hakem kararı ile halife seçimini kabul eden Muaviye taraftarları yani nasiba; hakem meselesini protesto eden ve ileride sayıları artıp hükümetlerin başına bela olacak hariciler ile, Hz. Osman ve Hz. Ali döneminde meydana gelen karışıklıklardan dolayı müteessir ve yalnız seyirci kalan Selefiyye gibi gruplara ayrıldılar.

16 Ocak 2011 Pazar

Bir tutam fikir -2: Kur'an ve Dile dair

Mimarlık ve dil makalesinde Kahtan el-Medfey'in İngilizce ve Arapça arasındaki mukayesi şöyle: İngilizce "özne+yüklem+tümleç ", Arapça ise "yüklem+özne+tümleç".  İngilizce'de önce öznenin zikredilip eylem gelir, Arapça'da önce eylem sonra özne gelir burdan yola çıkarak İngilizce bireyi esas alır. Arapça toplumu esas alır. Arapça insanı önemser nesneyi değil o yüzden “cae bi’l kitab” kitapla geldi diye tercüme edilir. Kitabı getirdi ise İngilizce için tercüme olabilir.(insanı değil nesneyi ön plana çıkardıkları için.)
Hiç bir dil diğerinden üstün değildir. Maa mafih dil; düşüncemizi, hatta bırakın düşüncemizi, davranışlarımızı bile belirler.
Eğer Kur’an'nın nazil olduğu Arapça diyorsanız, o Arapça'nın ortaya çıktığı bütün kültürel enstrümanları, parameterleri dikkate almak zorundasınız. Bu parametrelerin tamamı ise tarihseldir.
Gazali'nin varlık mertebe tasviri şu şekildedir;

15 Ocak 2011 Cumartesi

Gıfarlı Ebuzer

-Bu tanrılar hiçbirşeyi anlamayan, kimseye fayda ve zararı olmayan taşlardan başka birşey değildir.
-Babalarımızın ve bizim aklımızı batıl mı sayıyorsun?
-Babalarımızın kalbi cahillikten körelmişse bu bizim suçumuz değil ki!
Diyerek başlayan bir sorgulamanın sonucu Ebuzer putlarını yıkıp, putları kırıp bu inançsızlıktan  sıyrıldı...
Gıfarli Ebuzer-Cündeb bin Cunade- yol kesen gıfarli eşkiyalardan biriydi. Eşkiyadan sahabe doğuran bir dönemden geçen bir yürekli adam.
Mekke de bir peygamberin ortaya çıktığını;  Allah’tan başka ilah olmadığını ve onun Allah’ın kulu ve elçisi olduğunu tebliği ettiğini duydu.  İman etmek üzere Mekke yollarına düşen Ebuzer, peygamberi gördü ve iman etti. Mekke de müslümanlara büyük eziyetin olduğu ve müslümanlığı gizli yaşandığı bu dönemde Peygamber Ebuzere memleketine dönüp tebliğ yapmasını söylüyor. İçindeki imanı haykırmak isteyen Ebuzer Kabeye gider ve müslüman olduğunu ilan eder ve Mekkeliler tarafından dövülür Peygamberin amcası İbni Abbas kurtarır onu, ne yapıyorsunuz der bu gıfar kabilesinden eğer ona bişey yaprsanız bu eşkıyalar kervanınızı rahat bırakmazlar, hareketleri menfaatleri doğrultsunda gelişen bu mekkeli mezalimler- Ebuzeri bırakır.

bir tutam fikir

Bir toplumda vazife öncelik taşıyor, insanlar vazifelerini yerine getirip getimedikleriyle değerlendirilmiyorsa o toplum da üstün tutulan şey düzen ve düzen düşüncesidir. Eğer o toplumda yaşayan insaların hakları ön planda ise ve değerli sayılan şey insanların haklarının korunup korunmaması ise o toplumda hukuk üstün tutuluyor demektir. Hukukun üstün tutulduğu toplumda düzen sağlanabildiği halde, düzenin üstün tutulduğu yerde bunun söz konusu olduğu söylenemez.
Despotizm ezilenler kadar ezenleri de insanlıktan çıkarır.
Bunca bela, bunca yozlaşma içinde benim yapacağımın ne etkisi olur diye düşünmek bir yanıyla o belaları yozlaşmaları haklı saymak, hem de Allah’ın rahmetini umursamamaktır.

Mehmet Akif İnan

“Kudüs Şairi'' olarak da bilinen Memur-Sen'in kurucu genel başkanı şair ve yazar Mehmet Akif İnan, ölüm yıl dönümünde Şanlıurfa'da düzenlenen gecede anıldı.


9 Ocak 2011 Pazar

Şili de Filistin Devletini Tanıdı

Brezilya, Arjantin, Bolivya ve Ekvador'un ardından Şili de Filistin devletini tanıdı.
 
Şili Dışişleri Bakanı Alfredo Moreno, ülkesinin, Filistin'i ''İsrail devletiyle barış içinde, özgür, bağımsız ve egemen bir devlet'' olarak tanıyarak BM kararlarını izlediğini belirtti.
Kararın, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera'nın Brezilya'da bir araya gelmesinden sonra alındığı kaydedildi.
Uruguay ve Paraguay'ın da gelecek haftalarda bu yönde bir karar alması bekleniyor.
haber7

6 Ocak 2011 Perşembe

Ürdün kralı Abdullah'tan netanyahuya

Haaretz' gazetesine göre ;
Ürdünden netanyahu ya: barış için sadece sözleşme yetmez eyleme geçilmeli
Ürdün kralı telefon görüşmesinde Filistin ile müzakerelere çımaza sokan
engellerin kaldırılması gerektiğini belirtti.
israil ve Filistin arasında devam eden çıkmazın orta doğunun güvenliğni
tehlikeye attığını netanyahuya geçen çarşamba belirtti.
Kral partilere konuşarak zamanı boşa harcamaktan kaçınmalarını ve israille birlikte
barış içinde yaşayan bağımısız bir Filistinin kurulmasını sağlanamasını belirtti.
Kral Dışişleri bakanı Nasser Judeh'i perşembe günü Filistinli liderle
konuşmya gönderiyor.

yardım

kahramanımız dilini
çat pat anlyıp konuşabildiği  başka bir ülkededir.
dairesine girmek için apartman girşinde zile basar.
o sırada eli poşetlerle dolu bir yaşlı teyze çıka gelir
ve birşeyler söyler kahramanımız dilenciler tarafından
sıkca kullanılan yardım kelimesini seçip anlayıp teyzenin
dilenci olduğuna karar verir. ve ona elinde bulunan keki
uzatır teyze anlamsız bakmıştır ama teşekkür edip keki almıştır.
kahramanımız kapı açılınca içeri doğru gitmiştir teyze hala
yardım diyerekten peşinden gelmektetir kahramanımız olayı çakamamıştır ve
noluyoruz diyerekten asansöre binmiştir tabi teyze de, sonra teyzenin
ikinci kata gitmek için yardım istediğini kahramanımız burda anlamıştır
biraz geçte olsa sonuç olarak dilenci muamelesi yaptığı dilini anlamadığı
teyzeyi ikinci katta indirmeyi başarmıştır. mutlu son. :)

haydin çocuklar okul yakmaya...

another brick in the wall part II

ancak yanan bir okul iyi bir okuldur
kara tahtaları kırıp kırıp odun yapalım
duvarlar ateş görsün arkadaşlar
bahara uyalım ve başkaldıralım
arsız türküler konsun dillerimize
adım başı ihtilal yapalım
sefil kravatlar ayaklar altında
duvarın karşısına geçip andımızı okuyalım
milli ve asi olun andımız:
türküm doğruyum çalışkanım
odun taşır,kendi okulumu kendim yakarım!


çete,şubat1989,hakan albayrak

5 Ocak 2011 Çarşamba

Keçiören'in Gazzeli Kardeşi

Kardeşlik protokolü Ocak ayı meclis toplantısının açılışında Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak ve Cebaliye Belediye Başkan Yardımcısı Abdurrahim Muhammed Şihab tarafından imzalandı. Protokol imza törenine Keçiören’in kardeş şehirlerinden olan Bosna Hersek’in Gorajde Belediye Başkanı Muhammed Ranoviç ve Gorajde Müftüsü Hacı Ahmet Efendiç de katıldı.
Protokol imza töreninde konuşan Cebaliye Belediye Başkan Yardımcısı Abdurrahim Muhammed Şihab, Filistin üzerinde uygulanan abluka dolayısıyla ülke dışına çıkamayan Cebaliye Belediye Başkanı Usam Cevdet’in selamlarını ileterek, İsrail’in Filistin’e uyguladığı ambargo dolayısıyla büyük zorluklar yaşadıklarını kaydetti. Dört yıldır Gazze’de devam eden abluka karşısında en büyük desteği Türkiye’den gördüklerini belirten Şihab, “Bundan dolayı herkese çok teşekkür ediyorum. Ayrıca Mavi Marmara şehitlerini saygıyla anıyoruz. Onları hiç unutmayacağız. Meydanlarımızdan birine Mavi Marmara Şehitleri için bir anıt diktik. Ayrıca yaptığımız bir parkın adı da “Özgürlük Kafilesi” olacak. Mavi Marmara şehitlerinin anısını bu parkta yaşatacağız. Parkın açılışını da şehit düşen kardeşlerimizin ölüm yıldönümlerinde yapacağız” dedi.

Süleyman Nazif

Bu hafta Süleyman Nazifi anma haftası olması hasebiyle
Süleyman Nazif kimdir kısaca bir göz atalım;

Süleyman Nazif 1870 Diyarbakır doğmuştur. Servet-i Funun Dergisi şairlerindendir. Şiir de ilk hedef tanzimatın modernleştirmek adına ortaya koyduğu ama gerçekleştiremediği tüm esasları gerçekleştirmekti. Şiirde sınırlılıklar kaldırıldı ve herşeyi şiirin konusu olacak dendi.

Meşrutiyet’ten sonra Basra, Kastamonu, Trabzon, Musul, Bağdat (1909-1914) valiliklerinde bulundu. İstanbul’a yerleşerek (1915) Halk, İleri ve Hadisat gazetelerinde yazdı. İstanbul’un İngilizler tarafından işgal edilişini protesto eden yazısı (Kara Bir Gün, Hadisat, 23 Kasım 1918) ve daha sonra Darülfünun konferans salonunda düzenlenen Pierre Loti gününde (23 Ocak 1920) aynı konuda yaptığı konuşma nedeniyle Malta’ya sürüldü (1920-1922). Zaferden sonra döndüğü zaman yine İstanbul’a yerleşerek yaşamını güç koşullar altında kalemiyle sürdürdü.

İlk deneylerinden sonra Servet-i Fünun dergisinde çıkan (1898) şiirlerinde akımın önemli şairleri arasında sayılacak başarı düzeyine erişemedi. Daha çok, Meşrutiyet döneminde tarih, eleştiri, anı türlerindeki yazılarıyla tanındı.

Dilin özleşme akımı karşısında direnmeye çalıştı. Ulusal Edebiyat Akımı’nın amaçlarını benimsemediğini ifade etti. Mecmua-i Ebüzziya’da genellikle nesnel kabul edilmeyen eleştirilerinde Namık Kemal’in şiirleri ve “Tahrib-i Harâbât” üzerinde durdu; daha sonra da ilk kez, Kemal’in Magosa’ya sürgün fermanının (Padişah Abdülaziz) suretini yayımladı.

Eserler

“Gizli Figanlar” (şiirler, 1906), “Batarya ile Ateş” (şiirler, nesirler, 1917), “Firak-ı İrak” (şiirler, 1918), “Namık Kemal” (iki konferans, şairin yaşamı ve yapıtları üzerine bilgiler, 1922), “Malta Geceleri” (şiirler, nesirler, 1924), “Çal Çoban” (makaleler, 1921), “Tarihin Yılan Hikâyesi” (makaleler, 1922), “Mehmet Akif” (1924), “İki Dost” (Namık Kemal ile Ziya Paşa üzerine yazılar, 1926), “Fuzulî” (1926).

İslamda Özgürlük Anlayışı

[AL-BALAGH Kurumu tarafaından sunulmuştur tercümesi tarafımızdan yapılmıştır.]

Esirgeyan ve Bağışlayan olan Allah'ın adıyla

Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
(Araf 157)
Allah'ın iradesine ve hükmüne teslimiyet özgürlük mefhumunun kaynağıdır. Bu aklı, ruhu ve davranışları dünyanın kötü tesirlerinden kurtarır. Bu özgürlük insanoğlunun despot, adaletsiz, şehvet, sapık ve hevalarına köle olmaya zorlayan karmaşık piskolojinin üstesinden gelmesi için bir vesilerdir. Allah'a teslimiyet insanoğluna hayatını ahlak ve doğru yol üzere yaşamak için daha iyi bir yolu seçme hakkı verir.
Rahman, Baki ve Kadir olan tarafından İslam hak Peygambere indirildi. Eğer insan yaşamı boyunca Allah' a teslim olursa, kıyamet günü onun merhameti ile muamele edilir.
Islam insanlığı çoktanrıcıktan(putperstlikten), kölelikten ve adaletsiz muamleden kurtardı ve ahlaki ve sosyal değişimlere; özgürce düşünebilcekleri, üretebilcekleri, kurtuluş yolunu arayabilcekleri güvenli bir ortama ulaştırdı.
Özgürlük yaşam ağcının beslendiği temel bir kaynaktır. Küçük bir fidanın ışığa, havaya ve dallarının çoğalması, çiçeklenmesi ve meyve vermesi için yetişebileceği özel bir alna ihtiyacı vardır. Aynı zaman da özgürlüğünde yayılması için İslamnının ışığına ve rehberleğine ihtiyacı vardır. Eğer genç bir fidan ışıktan ve yetişebilceği alandan mahrum bırakılırsa şeklen bozulacak ve bodur kalacaktır. . Bundan dolayı, insanı  ahlaki özgürlüğünden mahrum bırakmak baskı ve esareti beraberinde getirecektir.  Zulüm(baskı) ve kölelik(esaret) içinde terrör ve ve despotluğun uygulandığı korkunç bir hapishane gibi insanın benliğini, iradesini ve manen gelişme arzusunu bitirir. Bu insan hayatını daha iyi bir amaç hedefleyen tüm duygulardan mahrum bırakır, onun özgür iradesini çalar ve insanın doğasındaki tüm iyilikleri yok eder.

3 Ocak 2011 Pazartesi

Asla ve Daima

Klas Bir Duruş: Nuri Pakdil

Trt Nuri Pakdil Belgesel çalışması






   Eserleri:
   Biat I, Deneme, Haziran 1973.
   Harikalar Tablosu / Prevert, Oyun/Çeviri, Temmuz 1974.
   Ay Operası / Prevert, Şiir/Çeviri, Nisan 1975.
   Biat II, Deneme, Ocak 1977.
   Bağlanma, Deneme, Şubat 1979.
   Bir Yazarın Notları II, Deneme, Aralık 1980.
   Put Yapımevleri, Oyun, Nisan 1980.
   Biat III, Deneme, Nisan 1981.
   Bir Yazarın Notları III, Deneme, Mayıs 1981.
   Kasırganın Çatırtıları / Guillevic, Şiir/Çeviri, Mayıs 1981.
   Bir Yazarın Notları IV, Deneme, Eylül 1982.
   Kalbimin Üstünde Bir Avuç Güneş, Oyun, Haziran 1982.
   Edebiyat Kulesi, Deneme, Şubat 1984.
   Sükût Sûretinde, Şiir, Şubat 1997.
   Derviş Hüneri, Deneme, Mart 1997.
   Batı Notları, Gezi-İzlenim, Mart 1997.
   Arap Saati, Deneme, Mayıs 1997.
   Umut, Oyun, Haziran 1997.
   Ahid Kulesi, Şiir, Haziran 1997.
   Korku, Oyun, Ağustos 1997.
   Klas Duruş, Deneme, Ekim 1997.
   Arap Şiiri (Güldeste) I, Şiir/Çeviri, Haziran 1998.
   Arap Şiiri (Güldeste) II, Şiir/Çeviri, Haziran 1998.
   Kalem Kalesi, Deneme, Ekim 1998.
   Bir Yazarın Notları I, Deneme, Mart 1999.
   Osmanlı Simitçiler Kasîdesi, Şiir, Temmuz 1999.
Otel Gören Defterler 1: Çarpışan Sesler, Deneme, Aralık 1999.
   Otel Gören Defterler 2: Yazının Epik Resmi Çekildiği Sırada, Deneme, Mayıs 2000.
   Otel Gören Defterler 3: Büyük Sorgu, Deneme, Kasım 2001.
   Otel Gören Defterler 4: Simsiyah, Deneme, Nisan 2002.
   Otel Gören Defterler 5: Ateş Hattında Harf Müfrezeleri, Deneme, Ocak 2003.
   Otel Gören Defterler 6: Yazmak Bir Mûcize, Deneme, Haziran 2005.

korku (oyun 2.basım)
klas duruş
arap şiiri ( güldeste 2 cilt)
kalem kalesi
bir yazarın notları i(2.basım)
osmanlı simitçiler kasidesi
otel gören defterler i: çarpışan sesler

Kitap Ehli

Allah’a hamd Rasulüne salat ve selam olsun.
Bismillah…
De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak(La ilahe illallah’a ) olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın.( Allah’ın helal kıldıgnı helal, haram kıldıgını haram kabul edelim. Din adamlarının heva ve heveslerine dayalı olarak çıkardıkları hükümleri reddedelim.) Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahit olun biz Müslümanlarız".
Rasullerin davetinin temeli olan La ilahe illallah sözünün kisiye faydalı olması için, manasını bilmenin ve bu manaya göre amel etmenin gerekli oldugunu bildiren bu ayeti, Rasulullah arapça bilmeyen krallara gönderdigi mektuba yazdırmıstır. Çünkü bu ayette La ilahe illallah’ın manası ve bu manaya göre amel etmenin, bu manayı bozacak hareketlerden kaçınmanın geregi bildirilmistir. Arap müsriklerinin çogu La ilahe illallah’ın manasını bildikleri için Rasulullah onlara sadece bu kelimeyi söylemelerini istemistir. Onlar bu kelimeyi söylemekle ne gibi bir sorumlulugun altına imza atacaklarını bildikleri için çogu bundan yüz çevirmistir.
Al-i İmran 64
وقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَ سَلّم فِي حَدِيثهِ الشَّريف
"Ehl-i Kitap'a bir şey sormayınız. Çünkü onlar sapıtmış oldukları için sizi hidayete eriştiremezler. Eğer siz böyle yaparsanız, ya batıl sözü doğrular ya da doğru bir sözü yalanlamış olursunuz. Allah'a yemin olsun ki, eğer Musa bile hayatta olsaydı O'nun bile bana tâbi olmaktan başka yapacağı bir şey yoktu".
·         Ahmed bin Hanbel, Müsned, III. 338 b- İbni Kesir Tefsirin Kuran-il Azim, I- 386 c- ed Dürrül Mansur, II- 85 d- Alûsî, Ruhu'l Meanî III- 210.
Ehl-i Kitâb nedir?
Ehl-i kitâb Farsça terkîbinin, yahut ehlu'l-kitâb Arapça terkîbinin lûgat mânâsı "kitap ehli, kitaplı, kitaba bağlı olanlar" demektir. Dînî bir terim olarak ehl-i kitabın mânâsı konusunda İslâm müctehidleri farklı görüşlere sahiptirler. Hanefîlere göre, sonradan bozulmuş, değiştirilmiş bile olsa aslı itibarıyla ilâhî olan, vahye dayanan bir kitaba iman eden kimseler ehl-i kitaptır. Buna göre yahûdîler ve hıristiyanlar ehl-i kitap oldukları gibi, Hz. İbrâhîm'e, Hz. Dâvûd'a gönderilen kitaplara iman edenler de ehl-i kitap içinde yer almaktadırlar. Diğer müctehidlerin çoğuna göre ehl-i kitaptan maksat, yalnızca yahûdîler ile hıristiyanlardır.
İnsanların bir kesimine kitap ehli, kitaplı denmesinin en belirgin sebebi "Kitâb"a verilen önemdir. Burada kitaptan kastedilen, Allah Teâlâ'nın, peygamberleri vasıtasıyle kullarına gönderdiği bilgiler ve sözler bütünüdür. Kitâbın önemi, aklın yetişemediği konularda insanlara doğru bilgi veren, hak yolu gösteren tek kaynak olmasından gelmektedir. Tarih boyu geçirilen tecrübeler göstermiştir ki, yalnızca akıl ve vehim kaynağına dayalı bulunan dinler, hak dinden en uzak, dolayısıyla "Allah, âhiret, ibâdet, helâl-haram..." konularında en fazla yanlış ve sapıklığı ihtivâ eden dinler olmuştur. İlâhî vahiy mahsûlü olan bir kitaba dayanan dinler ise, zaman içinde kitapların aslı kaybolduğu, bunlara insanlar tarafından ilâveler yapıldığı veya bazı kısımları çıkarıldığı için değişmiş bile olsa, hak dîne en yakın dinler olmuştur. Ayrıca bu dinlerin tâbîleri de gerçek dîne iman konusunda daha yatkın olagelmişlerdir. Bu son hüküm tartışmaya müsait ise de, kitaplı dinlerin, diğerlerine nisbetle hak dîne daha yakın bulundukları, arada önemli ölçüde ortak noktaların bulunduğu şüphesizdir.
Vahye dayanan dinler içinden, geldiği gibi duran, kitabı tahrif edilmemiş, kendisi bozulmamış tek din İslâm'dır.
Diğer dinlerin kitapları geldiği gibi korunamamış, kendileri de, mensupları tarafından haksız ve yetkisiz olarak önemli değişikliklere uğratılmışlardır.Ehl-i Kitap, Peygamberimizi (asv) kabul etmediklerinden "kafir" sayılmakla beraber, "Allah'ı inkar eden" anlamında kafir değillerdir.
Kur’an da ehl-i kitap?