16 Ocak 2011 Pazar

Bir tutam fikir -2: Kur'an ve Dile dair

Mimarlık ve dil makalesinde Kahtan el-Medfey'in İngilizce ve Arapça arasındaki mukayesi şöyle: İngilizce "özne+yüklem+tümleç ", Arapça ise "yüklem+özne+tümleç".  İngilizce'de önce öznenin zikredilip eylem gelir, Arapça'da önce eylem sonra özne gelir burdan yola çıkarak İngilizce bireyi esas alır. Arapça toplumu esas alır. Arapça insanı önemser nesneyi değil o yüzden “cae bi’l kitab” kitapla geldi diye tercüme edilir. Kitabı getirdi ise İngilizce için tercüme olabilir.(insanı değil nesneyi ön plana çıkardıkları için.)
Hiç bir dil diğerinden üstün değildir. Maa mafih dil; düşüncemizi, hatta bırakın düşüncemizi, davranışlarımızı bile belirler.
Eğer Kur’an'nın nazil olduğu Arapça diyorsanız, o Arapça'nın ortaya çıktığı bütün kültürel enstrümanları, parameterleri dikkate almak zorundasınız. Bu parametrelerin tamamı ise tarihseldir.
Gazali'nin varlık mertebe tasviri şu şekildedir;

Vucud fi’l-ciyan: Varlığın kendisi
Vucud fi’l-ezhan: Zihinimizdeki varlık
Vucud fi’l-lisan: Dildeki varlık
Vucud fi’l-hatt: Kağıttaki varlık
Kur’an da hatırlama, epistomolojik(bilgiye ilişkin) bir hatırlamadır. Oysa Eflatun daki hatırlama, bir varlık kategorisi olarak değerlendirilir.
Tümellerin zihin dışında varlığı yoktur çünkü tümel kavramlar zihnin mahsulüdür.
Metinler sadece bize haber vermez, aynı zaman da birşey yapmamızı ve bir tavır almamızı da ister.
Bu anlamda Kur’an ‘ı anlamamız için onun mealine ihtiyacımız vardır ve bu meal hiçbir zaman Kur’an'nın kendisinin yerine değil, sadece anlamının yerine geçecek bir tanımdır.
Kur’an ve meal kavramları özdeşleşmiş, iki kavram arasında hem mahiyet hem de muhteva bakımından köklü bir ayrılık olduğu malesef unutulmuştur.
Günümüzde piyasada bir çok meal vardır. Bu meallerin bir çoğu 3-6 ay arası süren çalışmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Lakin eskiden bu çalışmanın süresi bugünkünün 5-10 katıdıydı.
Neden  bu kadar çok meal var ama okuyan eleman yok dersek bu meallere bir çoğunun şöyle yaklaşması sepep olabilir: "Kim kendi görüşünü destekliyen meallerden daha fazla getirirse, onun dediği doğru kabul edilsin!"  Hiç böyle bir şey olabilir mi? Gidip cehaletimize delil mi bulacağız?
Hedef edindiğimiz Kur’an muhtevasını anlayıp hayata aktarmak olan tilaveti yaşatmak için Kur’anı anlamamız gerekmektedir. Bunun için yapılcaklardan biri olan meal okumayı tarihsel parameterları, kültürel enstrumanları bir kenara koyup yol alamayız.

Kaynak: Dücane Cündioğlu, Kur'an ve Dile dair

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder